Körlük, bir salgın romanı olmanın çok ötesine geçerek, “görmek” ve “görememek” arasındaki çizgiyi ahlaki, siyasi ve toplumsal bir düzlemde tartışan zihin açıcı bir eserdir. Bir adamın trafikte aniden bembeyaz bir körlüğe kapılmasıyla başlayan olaylar, kısa sürede tüm şehre ve ülkeye yayılan bir kaosa dönüşür. Devlet, salgını kontrol altına almak için körleri eski bir akıl hastanesine kapatır; burada kurulan küçük “toplum”, medeniyetin hızla nasıl çözülebildiğini adım adım gösteren bir laboratuvara dönüşür. Yiyecek kıtlığı, hijyenin yok oluşu, güçlülerin zayıfları sömürmeye başlaması, kadınların maruz kaldığı sistematik şiddet ve herkesin hayatta kalma içgüdüsüyle verdiği tavizler, Saramago’nun insan doğasına yönelik karanlık ama gerçekçi bakışını gözler önüne serer. Tüm bu kaos içinde, kör olmayan tek kişi olarak kalan “doktorun karısı”, hem fiziksel hem de vicdani anlamda insanlığın son ışığı gibidir. Roman, toplum düzeninin pamuk ipliğine bağlı olduğunu gösterirken, aynı zamanda küçük dayanışma anlarının ve merhametin nasıl hayatta kalabildiğini de vurgular. Bu inceleme, Körlük’teki alegorik anlatımı, karakterlerin temsil ettiği insanlık hâllerini, medeniyet eleştirisini ve Saramago’nun kendine özgü, uzun cümleli, nefes nefese akan üslubunu derinlemesine analiz ederek okura güçlü bir okuma rehberi sunmayı amaçlıyor.
Roman, bir adamın arabasının direksiyonunda aniden “süt beyazı” bir körlüğe kapılmasıyla başlar. Onu doktora götürenler de kısa süre içinde aynı körlüğe yakalanır. Salgın hızla yayılır; devlet yetkilileri paniğe kapılır ve kör olanları, daha da kötü bir senaryodan korkarak gizlice karantinaya alır. Eski bir akıl hastanesi, yüzlerce kör insanın kapatıldığı bir hapishaneye dönüşür. Başlangıçta herkes kurallara uymaya çalışsa da, kısa zamanda tuvaletlerin taşması, yiyecek azlığı, kişisel alanın yok olması gibi nedenlerle düzen bozulur.
Körlerin içinden bazı gruplar, ellerine geçirdikleri silahlarla yiyecekleri kontrol etmeye başlar; karşılığında değerli eşyalar, ardından da kadınların bedenleri talep edilir. Bu süreçte insan onuru, açlık ve güç ilişkileri üzerinden sert sınavlardan geçer. Tüm bunlara tanıklık eden ve tek görebilen kişi olan “doktorun karısı”, hem grubunun hayatta kalması için mücadele eder hem de gördüğü manzaranın ağırlığı altında ezilir. Karantina yeri yanıp yıkıldığında, körler dışarı çıkar; ancak şehrin tamamının körlüğe teslim olduğunu fark ederler. Marketler yağmalanmış, devlet otoritesi dağılmış, insanlar sokaklarda başıboş dolaşmaktadır. Küçük bir grup oluşturan ana karakterler, birlikte yaşamaya, yiyecek bulmaya ve insanlıklarını korumaya çalışırken, aralarında yeni bağlar kurulur. Zamanla körlüğün neden olduğu kaosun yerini, yavaş yavaş kabulleniş ve yeniden örgütlenme çabası alır. Roman, körlüğün bir anda geldiği gibi yine bir anda ortadan kalkmasıyla, insanlığın bu travmatik deneyimden ne öğrenip ne öğrenmediğini sorgulayan etkileyici bir finalle sonlanır.
Körlük’ün ana fikri, medeniyet dediğimiz yapının sandığımız kadar sağlam olmadığını ve kriz anlarında insan doğasının hem en karanlık hem de en aydınlık yönlerinin ortaya çıkabildiğini göstermektir. Saramago, fiziksel körlüğü, ahlaki ve zihinsel körlüğün sembolü olarak kullanır: İnsanlar zaten birbirlerinin acılarını, adaletsizlikleri, yoksulluğu “görmezden gelirken”, salgın yalnızca bu durumu görünür kılar. Roman, iktidarın korku ve kontrol reflekslerini, sıradan insanların güç karşısında nasıl dönüşebildiğini ve bireyin vicdanının kalabalıklardan daha güçlü olup olamayacağını sorgular.
Doktorun karısı karakteri, tanıklığın ve sorumluluğun simgesidir; görmek, aynı zamanda sorumluluk almak anlamına gelir. Eser, okura şu soruyu sordurur: Asıl körlük, gözlerin görememesi mi, yoksa vicdanın susması mı? Böylece Körlük, hem politik hem felsefi bir metin olarak, modern insanın kendi karanlığıyla yüzleşmesi gerektiğini güçlü bir alt metinle ortaya koyar.
José Saramago, 1922 doğumlu Portekizli romancı ve 1998 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi bir yazardır. Eserlerinde genellikle tarih, din, siyaset ve insan doğası üzerine cesur ve eleştirel sorgulamalar yapar. Kendine özgü, uzun cümlelerle akan, noktalama işaretlerini geleneksel kalıpların dışına taşıyan üslubu ile tanınır. Saramago, alegorik anlatımı, keskin toplumsal eleştirileri ve mizahla harmanladığı karanlık atmosferiyle modern dünya edebiyatının en özgün seslerinden biri kabul edilir. Körlük, onun en bilinen ve en çok tartışılan eserlerinden biri olup, devam niteliğinde sayılabilecek Görmek ile birlikte politik ve ahlaki körlüğe dair derin bir ikili yapı sunar.