Oppenheimer, sinema dünyasının en etkileyici biyografik yapımlarından biri olarak öne çıkıyor. Ünlü yönetmen Christopher Nolan’ın imzasını taşıyan film, II. Dünya Savaşı sırasında atom bombasını geliştiren Manhattan Projesi’nin arkasındaki beyin olan J. Robert Oppenheimer’ın hayatını merkezine alıyor. Sadece bilimsel başarılara değil, aynı zamanda etik ikilemlere, kişisel mücadelelere ve toplumsal sonuçlara da odaklanan film, izleyiciyi tarihsel bir dramayla buluştururken, sinematografik diliyle büyülüyor. Cillian Murphy’nin başrolde sergilediği performans adeta karakterle bütünleşiyor. Film, izleyicisine yalnızca bilgi değil, derin bir duygu yoğunluğu da sunuyor.
Cillian Murphy, Oppenheimer rolüyle kariyerinin en çarpıcı performanslarından birine imza atar. Robert Downey Jr., filmde alışılmışın dışında bir rolle karşımıza çıkarak eleştirmenlerden tam not alır. Emily Blunt, Oppenheimer’ın eşi Kitty rolüyle güçlü bir kadın karakteri canlandırır. Florence Pugh, kısa ancak etkileyici performansıyla dikkat çeker. Matt Damon ise General Leslie Groves karakterine karizmatik bir liderlik katarken, Josh Hartnett ve Benny Safdie gibi isimler de bilim insanı rollerine derinlik kazandırır.
Film, Amerikalı fizikçi J. Robert Oppenheimer’ın gençliğinden itibaren başlayan hikâyesini ve bilim dünyasında yükselişini konu alır. Manhattan Projesi'nin başına geçmesiyle birlikte atom bombasının geliştirilmesinde kilit rol oynar. Bu süreçte yaşadığı bilimsel gelişmeler, politik baskılar, kişisel yaşamındaki çatışmalar ve savaşın yıkıcı etkileri bir arada işlenir. Film, özellikle 1945’te Japonya’ya atılan atom bombalarının ardından Oppenheimer’ın yaşadığı vicdani sorgulamalarla derinleşir. Soğuk Savaş’ın başlamasıyla artan komünizm korkusu ise Oppenheimer’ın sorgulanmasına ve siyasi baskılara maruz kalmasına neden olur. Yapım, Oppenheimer’ın içsel çözülüşünü ve toplumla olan çatışmasını çarpıcı bir dille anlatır.
Oppenheimer, sadece bir bilim insanının biyografisi olmanın ötesine geçerek insanlığın etik sorumluluğunu ve teknolojik ilerlemenin karanlık yüzünü sorgular. Film, bilimsel gücün etik sınırlarla nasıl çatıştığını ve bireyin aldığı kararların toplumsal bedellerini gözler önüne serer. Oppenheimer’ın dehası üzerinden bireysel başarı ile toplumsal sorumluluk arasındaki hassas denge irdelenir. Nolan, ilerlemenin her zaman bir bedeli olduğunu ve tarihin karanlık dönemlerinin yalnızca siyasi değil, insanî sonuçları olduğunu güçlü bir anlatımla aktarır.
Christopher Nolan, filmde IMAX kameralar ile geniş ve detaylı bir sinematografik evren yaratır. Siyah-beyaz ve renkli sahneler arasındaki geçişler, hikâyenin farklı zaman katmanlarını ayırmak için ustalıkla kullanılır. Görüntü yönetmeni Hoyte van Hoytema’nın etkileyici kadrajları, karakterlerin ruh hâlini görsel biçimde derinleştirir. Ludwig Göransson’ın güçlü müzikleri ise filmdeki dramatik gerilimi artırır. Nolan’ın karakteristik hızlı kurgusu ve iç içe geçen zaman anlatımı, filmin yoğun atmosferini güçlendirir.